Zeki Sezer'in 2007 genel seçimlerinde CHP'den kendi partisi için garanti edilen milletvekilliği kontenjanını "kaptıktan" sonra seçimleri evinde pijamayla oturan emekli memur kıvamında takip etmesi, bana göre siyasi etiğin dışındaydı. Böylesi çirkin bir oyunu siyasetin olmazsa olmazlarından kabul edip sineye çekmek kimse için kolay olmamıştır muhtemelen ama şartlar Zeki Sezer'in o kadar lehine işliyordu ki, kitle halinde gösterilecek her tepki Zeki Sezer'in yanında DSP adaylarına ve CHP'ye de zarar verecekti.
Bugün ise Zeki Sezer'in siyasi ahlakından daha ciddi sorunlarımız var: basiret.
1999 yerel seçimlerinde, kazanmak üzere herhangi bir umudu olmayan Doğan Taşdelen ve parti genel başkanı Bülent Ecevit'in kişisel hırsları, Ankara'ya Melih Gökçek'in kalıcılığını hediye etmişti. Murat Karayalçın ve Doğan Taşdelen oyları paylaşmaya çalışırken, yine bana göre siyaset tarihinde oturduğu koltuğa en yakışmayan karakter olan Melih Gökçek, o zamanlar 3 milyon nüfusa sahip Ankara'da 30000 oy farkla Ankara'yı -belediye başkanlığını değil, Ankara'yı- ele geçirmişti.
Bugün ise, Melih Gökçek'in adaylığı kendi partisinde tartışma konusu. Siyasi geleceği, en azından AKP içindeki geleceği epey şüpheli. Bu şüphe, AKP'nin Ankara adayının isminin belirlenmesini zorşaltırıyor ve haliyle AKP'nin seçim hazırlıklarına zarar veriyor. AKP Ankara'da şimdiden böyle sorunlarla uğraşırken, kronik birleşme sorunu yaşayan CHP, seçimlere neredeyse bir sene kala, SHP'den Murat Karayalçın'la adaylık için anlaşıyor.
Melih Gökçek saltanatının bitmesi için doğru adımlar atılırken, Bülent Ecevit'in siyasi mirasını üstlenen Zeki Sezer, Ecevit'le aynı basiret talihsizliğine imza atıyor: DSP, Karayalçın'ı bağımsız aday olması şartıyla destekleyecekmiş. Aferin.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder