İşim düşünce farkettim de... Ankara'nın büyük olasılıkla en işlek aksı olan Konya Yolu'nda Balgat yönünden Gazi Üniversitesi Hastanesi'ne doğru giderken, yakınınızda yine büyük olasılıkla Ankara'nın en işlek ve en büyük hastanelerinden birinin bulunduğuna dair en ufak bir tabela yok. Büyükşehir Belediyesi'nin çalışma anlayışına güzel bir örnek olsa gerek.
Bu noktada ilginç bir farklılığa dikkat çekmek istiyorum: Tayyip Erdoğan'ı ve AKP'yi var eden gerçeğin belediyecilik ve din sömürüsü olduğu konusunda hem fikirsek, yine AKP tarafından yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin hakkını teslim etmemiz gerekir; adamların iş anlayışı Gökçek'le karşılaştırılamayacak kadar üstün. Yukarıda anlattığım durumun benzerinin İstanbul'a ait bir örneği benim aklıma gelmiyor. Bırakın benzerliği, İstanbul'da, değil ana caddelerde, kimi ara sokaklarda dahi çevre hastanelere ait yol tabelaları bulunuyor. Üstelik bu çözüm, öyle başkasının parasıyla dağıtılan kömürün maliyeti kadar da yüksek fiyatlı değil; alt tarafı birer tabela.
Alt tarafı birer tabela da... Şimdi de aklıma yol ayrım tabelaları geldi. Hani devasa İstanbul Yolu'ndan o yorgun ve yoğun Anadolu Bulvarı'na çıkışı kaçırınca farkedebildiğiniz, zira İstanbul'daki gibi çıkıştan yüz küsür metre önce konup çoğunlukla en az iki tane olup trafikte ve karanlıkta rahatlıkla seçilebilecek boyutta ve renkte üretilen tabelaların aksine ilkokul defterinden biraz daha büyük boyutta ve mat beyaz renkte olan bu tabelalar, özenle yol ayrımının birkaç metre ilerisine (evet ilerisine) koyuluyor ya, Melih Gökçek kalbimde çok özel bir yer kazanıyor kendine. Yanlış anlaşılmasın, bu tabela İstanbul Yolu'nun Anadolu Bulvarı çıkışına has değil; Eryaman tarafı hariç şehrin hemen her yanında böyle.
Anadolu Bulvarı'ndan bahsetmişken, İstanbul'un köprülerinin İstanbul'da olmasına yatıp kalkıp şükretmek gerek. (!??!) Ne alaka, di mi? Aklıma geliyor da, İstanbul'un iki köprüsünün, her daim sıkışık trafiği çeken caddelerinin bakımı sırasında insanlar hep tabelalarla alternatif yollara yönlendirilirdi ben İstanbul'da yaşarken. Yani kimse kendi başının çaresine bakmak zorunda kalmazdı. İş işte! Melih Gökçek o kadar işinin arasında bir de milleti mi düşünecek? On küsür kilometrelik Anadolu Bulvarı'nın ODTÜ-Batıkent yönünde yüz küsür metrenin asfaltlanması mı gerekiyor, kolayı var! İşte size Melih Gökçek'in Ankaralılar'a layık bulduğu çözüm: Kapat koskoca bulvarı, koyma bulvarın girişine uyarıcı tabela, mutlu mesut bulvarın ortasına varanların önüne diz beton blokları, bloklara çarpanlar kalsın yollarda, atlatanlar uzatsınlar yollarını yaklaşık bir yirmi kilometrecik. Ne olacak yani, en fazla sana iki okkalı küfür savuran çıkar belki; iki hafta sonra da unuturlar. İşte o iki haftanın sonunda aynı zulmü bu sefer diğer yön için tekrarla, tamaaam. Bu kadar basit işte!
"Şu Melih Gökçek de yiyyo emmaa çaalışıyo canıııım". Canım benim.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder